0

Tarım ve kentsel dönüşüm

Tarımın amacı; çeşitli besin maddelerini üretmek ve insanların ihtiyacını karşılamak olmasına karşılık toplumların sağlığı için de çok önemlidir. İnsanoğlunun hayatını devam ettirebilmesi, yeterli ve dengeli beslenebilmesi için besin vazgeçilmez bir unsur.

Tarım, ülke ekonomilerini oluşturan ana sektörlerden biridir. Günümüzde tarım denildiği zaman genellikle ilk akla gelen bitkisel üretimdir. Oysa tarım çok daha kapsamlı bir kavramdır. Tarım, bitkisel üretimin yanı sıra hayvancılık, ormancılık ve su ürünlerinin üretilmesi, kalite ve veriminin yükseltilmesi, uygun koşullarda korunması, işlenip değerlendirilmesidir. Günümüzde tarımsal mamulleri işleme, depolama, tasnif etme, ambalajlama ve değerlendirme gibi faaliyetler de ayrı bir ekonomi ve istihdam alanı yaratmaktadır.

Ülke nüfusunun beslenmesi, milli gelire ve istihdama katkısı, sanayi sektörüne hammadde sağlaması, sanayiye sermaye aktarması, ihracata doğrudan ve dolaylı olarak katkısı, biyolojik çeşitlilik nedeniyle tüm dünyada tarım vazgeçilmez ve gıda üretiminin güvenliği nedeniyle stratejik bir sektör niteliğindedir.

İnsanoğlunun var oluşundan günümüze kadar tarım sektörü, üretim faaliyetleri ve toprak mülkiyeti açısından çeşitli evreler geçirmiştir. Avcılık ve toplayıcılık dönemi ile başlayan tarımsal faaliyetlerin yerini günümüzde, bilgi ve teknolojinin kullanıldığı uzmanlaşmış ve planlı tarım işletmeciliği almıştır.

***

İnsanoğlu ilkel dönemde hayatını devam ettirmek için bulunduğu çevreden topladığı ve depoladığı bitki, kök ve çeşitli besinler, depolama yerlerinde toprağa düşmüş, farkında olmadan yeni ürünler yetiştirmeye başlamıştır. Daha sonra ise insanoğlu, elle ve çapa ile dikim yaparak farklı zamanlarda ve farklı şekillerde ilkel ziraatı yapmaya devam etmiş ve yetiştirdiği en önemli tarımsal mamuller, buğday ve arpa, evcilleştirdiği başlıca hayvanlar ise koyun ve keçi olmuştur.

Çeşitli bitki, kök ve tohumlar ile bitkiler yetiştirmeyi öğrenen insanlar, yetiştirdikleri bitkilerin büyük bir bölümü ile beslenmiş, bir kısmını diğer zamanlarda tüketmek için depolamış, bir kısmını ise başkaları ile takas yoluna gidip ticaret yapmıştır.

Dünyada tarımın gelişimi, ülkelerin gelişmişliği ne düzeyde olursa olsun, ülkelerin ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü insanların beslenebilmesi tarıma bağlıdır. Tarım sektöründe yaşanan en önemli gelişme, 1840 yılında Alman kimyacı Justosvon Liebig’in bitkilerin gelişimi üzerindeki olumlu etkisini tespit etmesi ile yapay gübreyi icat etmiş olmasıdır. Yapay gübrenin getirdiği verim artışı ve toprakların yeni yöntemlerle işlenmesi tarımsal faaliyetlerin pazar payını artmış ve tarım ekonomik bir güç olmaya başlamıştır. Bu süreç içerisinde ülkelerin ve dolayısıyla kişilerin gelirlerinde artışlar olmuştur.

***

Türkiye, tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış olmasından dolayı, bu topraklarda yapılan tarımsal faaliyetler, bölge iklim farklılıkları ve Anadolu’nun da eski bir dünya ticaret merkezi olması nedeniyle birçok alanda ve türde yoğun bir şekilde yapılmıştır..

600 yılı aşkın bir tarihte sahip olan Osmanlı İmparatorluğu’nda ekonomi, tarım ağırlıklı bir yapıya sahipti. Bu dönemde nüfusun yaklaşık yüzde 90’ı geçimini tarımsal faaliyetlerden sağlamaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nda döneminin en önemli tarımsal mamulü tahıldır. Ayrıca pirinç, pamuk, kendir, kenevir, tütün, bağcılık, sebze ve meyve üretimi ile koyunculuk da önemli tarımsal faaliyetler arasında yer almıştır. 1913 yılına gelindiğinde ise şeker pancarı tohumları ithal edilmiş ve pancar üretimine başlanmıştır.

***

Tarım, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişiminde çok önemli görevler üstlenmiştir. Cumhuriyet sonrası yaşanan ekonomik gelişmeler sonucunda sanayi sektörüne ağırlık verilmiş, fakat tarım sektörü de ülke ekonomisinde önemini  korumaya devam ettirmiştir.

1930’lu yıllarda ülkemizde, tarımsal faaliyetleri desteklemek amacı ile Tarım Kredi ve Satış Kooperatifleri, Zirai Kombinaları ve Devlet Ziraat İşletmesi kurulmuştur. 1945 yılında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nu çıkarılarak, toprağı bulunmayanların topraklandırılmasını amaçlamıştır. 1950’li yıllarda ise, tarımsal işgücü kırsal kesimden kentlere doğru kaymaya başlamış ve toprak reformundan beklenilen başarı sağlanamamıştır.

Kalkınma planlarının hazırlanması da tarımsal hedefleri tutturmada başarılı olamamıştır. Türkiye’de son yetmiş yıllık sürece bakıldığında ise, ülke nüfusu yaklaşık 4 kat artış göstermiştir. 1927 yılında her dört kişiden yalnızca biri kentlerde yaşarken, diğer bir ifade ile Türkiye’deki kentleşme oranı yüzde 25 iken, son yıllarda durum tamamen tersine dönmüş ve her dört kişiden yalnızca bir kişinin hatta daha altının kırsal kesimde yaşamını sürdürdüğünü görmekteyiz.

Diğer bir ifade ile kentleşme oranı yaklaşık yüzde 80,2’e yükselmiştir.

Konuya haftaya devam edeceğiz, inşallah…

admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir