0

Daha fazla üzücü olaylar yaşayabiliriz!

Değişen iklim şartları maalesef hayatımızı olumsuz etkilemektedir. Küresel ısınmadan kaynaklı olarak mevsim şartları artık eskisi gibi değil ve olmayacak.

Dünya artık farklı doğa hareketleriyle karşı karşıya. Buzullarımız eriyor, soğuk iklim bölgelerinde aşırı sıcaklar oluyor, orman yangınları artıyor, akarsularımız kuruyor, ormanlarımız yok oluyor, diğer canlıların nesilleri tükeniyor, denizlerimiz hayat sonlanma tehlikesi yaşıyor, yağış miktarları değişiyor…

Tüm bunların sebebi üzülerek ifade edeyim, bilinçsiz sanayileşme, vahşi kapitalizm ve tabii ki insanoğlu. Kendi sonunu hazırlayan, yaşam alanlarını yok eden, yaşam gereksinimlerini ve ihtiyaçlarını farkında olmadan mahfeden insanoğlu.

Koruma içgüdüsünden uzaklaşan, değer yargılarını kaybeden, yarını düşünmeyen, üretimden ziyade tüketimi ön plana alan insanoğlu ve bunlara olanak sağlayan göz yuman yönetimler… Tüm insanoğlu olarak yaşanan tüm olumsuzluklardan sorumluyuz. Bize servis edileni kabullenen, düşünme, muhakeme yeteneğini kaybeden, robotik yaşam şekilleriyle yarı android bir varlığa dönüşen biz insanoğlu.

Ne oluyoruz nereye gidiyoruz artık bir düşünün ve silkelenin. Yaradan’ın ayrıcalıklı kıldığı bu insanoğlunun aslına dönmesini sağlayın.

Gene çok üzücü bir doğa olayı yaşadık. Geçen sene Giresun Dereli, İstanbul, İzmir gibi şehirlerimizde buna benzer olaylar yaşamamıza rağmen aklımız başımıza gelmiyor. Son olarak Rize’de yaşanan sel felaketi ve yanlış yapılaşma nedeniyle şu ana kadar 6 vatandaşımızı kaybettik.

İki yıl önce Karadeniz’de deniz suyu sıcaklığının yıllık ortalamalarının üzerinde olduğu tespit edilmişti. Mevsim normallerinin üzerinde olan deniz suyu sıcaklığı ile ısınan suyun yükselerek, atmosferde değişimlere neden olduğu bunun sonucunda şiddetli yağışların olabileceği açıklanmıştı.

Hatta iki yıl önce yapılan hareket planında Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Ordu ve Samsun bölgesinde 15 maddelik iklim değişikliği planı hazırlandı. Dere yatakları ve eğimli arazilerdeki riskli binalar tespit edildi.

Bölgede 19 bin akardere, 131 bin kurudere ile 1430 km yol ağı üzerinde inceleme yapılıp, ilk etapta dere yatağında bulunan ve iklim değişikliği nedeniyle risk altında olan 1950 binanın acil taşınması gerektiği belirlenmişti.

Aradan geçen iki sene içinde yapılan bu çalışmaların sonucuna göre “Ne yapıldı?” sorusunu sorgulamak gerekiyor. Bakanlıklar ve belediyeler aradan geçen bu iki sene içinde neden gerekli önlemleri almadı?

Belediyelerin sosyal medya belediyeciliğinden ziyade vatandaşın can ve mal riski taşıyan yerleşim yerlerini sağlıklı yerleşim yerlerine ve hizmetlere odaklamaları ve çalışmaları gerekli.

Siyasi gelecek endişesi ve şirin görünme çabaları bu sonuçları doğurmaktadır. Doğa her zaman mesajını veriyor. Doğanın dengesini bozacak çalışmalar olduğu takdirde bunun hesabını yine doğa soracaktır.

Bakanlıklar ve belediyeler değişim iklim şartlarına uygun ülke genelinde ve bölgelerde yaşam yerlerini hazırlamak zorundalar. Alt yapıları bu değişimlere uygun hale getirmelidirler. Riskli olan yaşam alanlarını ve binaları risksiz şekle dönüştürmeliler.

Sel felaketi ve deprem olduğunda ya da can kayıpları yaşandığında, devlet erkanının orada hazır olması ve açıklamalar yapması, onları bu sorumluluktan kurtarmamalı, aynı şekilde belediyeler de bu sorumluluktan kurtulmamalıdır.

Vatandaş olarak da hepimize görevler düşmekte. Vatandaş olarak kendi yaşam haklarımızı, çevremizi korumak ve ona göre hareket etmek durumundayız. Günübirlik yaşam ve düşünce şeklimiz devam ettiği müddetçe daha kötü durumlara düşeceğimiz aşikardır.

Tekrar o asilliğimize dönmek, bize emanet edileni bizden sonrakilere daha iyi bırakmak için düşünebilmeliyiz, muhakeme edebilmeliyiz, haklarımızı aramalıyız mücadeleden asla vazgeçmemeliyiz.

Bu nedenle çevremizi korumalı, değişen iklim şartlarına göre de kendimizi hazırlamalıyız.

admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir