Son zamanlarda iktidarın, muhalefetin, belediyelerin ve bir takım STK’ların Kanal İstanbul üzerine olumlu olumsuz konuşmalarını ve gündemlerini takip ediyoruz. Tartışmalar, tartışmalar… Olmaz da olmaz, İstemezük de İstemezük.
Geçmiş tarihimize baktığımızda da bazı kesimler her yeniliğe karşı çıkmışlar; günah ya da gavur icadı diyerek bu toplumun geri kalmasına neden olmuşlardır.
Bir takım gruplar kendi ali menfaatleri doğrultusunda veya başkalarının maşası olarak yapılacak her şeye, yeniliğe ve icada karşı çıkmışlar böylelikle de toplumu bölmeye çalışmışlardır.
Türkiye’nin son 45 yılına baktığımızda da, Boğaz Köprüleri yapılırken Dünya’yı ayağa kaldıranlar vardı. Aynı zamanda Avrasya, Marmaray, İstanbul havalimanı yapılmak istendiğinde de dünyayı ayağa kaldıranlar şimdi bu devasa yatırımları kendileri günbegün kullanıyor ve iyi ki yapılmış diyorlar.
Bugün de temelini atacağımız Kanal İstanbul ile ilgili herkes atıyor tutuyor, ödemem, yaptırmam diyor. Eğer, yapılmak istenenden daha iyi öneriniz varsa onu öne sunmak daha iyi olmaz mı?
Ben zemin mühendisi veya çevre mühendisi değilim, ancak yapılacak çalışma eğer, ekolojik dengeyi bozmayacak ve yeni alanlar Kentsel Dönüşüm rezerv alanı olarak kullanılacak ise neden olmasın.
Bugün İstanbul boğazı artık şehir içi su ulaşım yolu halini almıştır. Boğazın her iki yakası kendine has doğal bitki örtüleri, erguvanları, tarihi eserleri, yalıları, muhteşem mimari örnekleri olan ve yüzbinlerce nüfusun yaşadığı yerler olmuştur.
Sayfalarca bu konuda yazabiliriz ama birkaçından bahsetmek gerekirse; Devlet olarak, deniz ticareti için çok önemli bir geçiş olan İstanbul Boğazı’ndan geçen devasa ticari gemilerinden maalesef tek kuruş kazancımız yok. Milyarlarca dolar değerinde deniz ticareti işi yapanlar milyar dolarlar kazanırken geçiş güzergahında her türlü tehlikeye maruz kalan İstanbul’dur. Deniz ticari gemileri gitgide daha büyük tonajlı gemilerden oluşacağına göre tehlike daha büyük risk taşımaktadır. Devasa gemiler LNG, Petrol, Gaz nakliyesi yaparken olası bir kazada gemilerdeki bir patlamanın nelere mahal olacağını düşünün. El alem malı götürecek ve milyarlarca dolar para kazanacak ve tehlikesini biz yaşayacağız. Aksine bize tek kuruş faydası bile yokken…
İstanbul boğazı çok kıvrımlı bir boğaz olduğu için, devasa gemilerin arızasında veya dümen kilitlenmesinde siz düşünün neler olabileceğini.
Önümüzdeki 25 yıl içinde geçecek gemi sayıları 70.000’i geçmesi beklenmektedir ve böyle bir hareketliliği İstanbul Boğazının taşıması çok güçtür.
Bugün artık İstanbul bir destinasyon merkezi, lojistik merkezi ,finans merkezi ve aynı zamanda ticari koridor merkezidir.
Kara, Deniz ve Hava yolları ile entegreli çalışacak kanal İstanbul projesi, Karadeniz ve Akdeniz ticaretinde çok daha aktif rol alacaktır. Tabii bundan rahatsız olan, ceplerinden paranın çıkmasını istemeyen ve kontrol edemeyecekleri bir ticari aksiyondan rahatsız olanlar yapılmasını istemeyecekler, birilerini de maşa olarak kullanacaklardır.
Ama yapılan proje Türkiye Cumhuriyeti devletinin projesidir. Kimsenin şahsi tapulu projesi ve malı hiç değildir. Devletin ali menfaatlerini gözeten her projesine destek vermek hepimizin görevi olmalıdır.
Gözümüzü açalım artık, kaybolmaya yüz tutmuş becerilerimizi geri kazanalım ve neleri başarabileceğimizi unutmayalım. Dünyaya hükmetmiş bu milletten elbetteki hala korkuyorlar ve ilerlememesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Biz artık oyunları görüyoruz, yazılan senaryoyu okuyoruz. Hepimize düşen görev gördüğümüzü ve okuduklarımızı topluma ulaştırmaktır.
Bu nedenle diyorum ki, bir olalım, beraber olalım ve devletin bekaası için hep birlikte devlet ülküsü ve ruhunu kaybetmeden diri olalım.
Saygılarımla…